KURGU YÖNTEMLERİ - (Film Biçimi “Sergey M. Eisenstein” Çeviren: Nijat Özön)

"Her sanatta ve her buluşta, deney hep kurallardan önce gelmiştir. Zaman geçtikçe bulgu işine bir yöntem ayrılmıştır."
Goldani

Daha önceki deneyimlerimizle ilintisi bulunmayan üsttitremsel kurgu sinemaya yapma bir biçimde mi aşılandı, yoksa bu, yalnızca eytişimsel bir sıçrama yapan ve yeni bir nitel yüklem olarak çalışmaya başlayan bir yüklernin nicel birikimi midir?

Başka bir deyişle, üsttitremsel kurgu, tüm kurgu dizgesi yöntemlerinin gelişmesinde öbür kurgu biçimleriyle ilişkili olarak yerini alan eyfişimsel bir gelişme aşaması mıdır?

Bildiğimiz temel kurgu sınıfları şunlardır:
1. Ölçümlü (metric) Kurgu

Bu kuruluşun temel ölçütü (criterion), parçaların salt uzunluğu'dur. Bu parçalar birbirine bir müzik ölçüsüne uygun kalıp içinde, uzunluklarına göre eklenir, Gerçekleştirme, bu «ölçüler»in yinelenmesiyle ortaya çıkar.

Gerilim, bir yandan formülün asıl orantıları korunurken; öte yandan parçaların kısaltılması sonunda ortaya çıkan mekanik ivmenin etkisiyle sağlanır. Yöntemin ilkel biçimi: Kuleşov'un kullandığı çeyrek ölçü, marş ölçüsü, vals ölçüsü (3/4, 214, 1/4, vb.); yöntemin yozlaşması: Çapraşık düzensizlikteki bir ölçüyü (16/17, 22/57, vb.) kullanan ölçümlü kurgu.

Böyle bir ölçü «basit sayılar bağıntı yasası»na aykırı olduğundan, fizyolojik bir etkide bulunma durumu ortadan kalkar. Bundan dolayı, en geniş ölçüdeki etkiliIiği sağlamak için, bir izlenim seçikliği veren basit bağıntı zorunludur. Yine bundan dolayı bu çeşit ilişkilere her alandaki sağlam klasiklerde rastlanır: Mimarlık; bir resimdeki renk; Skriyabin'in çapraşık bestesi (bölümleri arasındaki bağıntı hep kırılca (kristal) arılığındadır); geometrik. görünçlüklemeler; açık ve seçik devlet planlaması, vb.

Buna benzer bir örnek Vertov'un On Birinci Yıl'ında (Odinnadtsati) bulunabilir. Bu filmde ölçümlü ölçü vuruşu matematik yönden öylesine çapraşıktır ki, insan bunu yöneten orantı yasasını ancak «bir cetvelle» bulabilir. Algılanan izlenim'le değil, ölçme'yle.

{vimeo} 5977580 {/vimeo}

Vuruşun, algılanan izlenimin bir parçası olarak tanınabilir olması gerektiğini söylemek istemiyorum. Tersine. Bu vuruş, tanınamaz olmasına karşın, duyumsal (sensual) izlenimin «düzenlenmesi» için mutlaka gereklidir. Vuruşun seçikliği, filmin «nabız atışı»yla izleyicinin «nabız atışı»nı eşleyebilir. Çeşitli yollardan sağlanabilecek böyle bir eşleme olmaksızın bu ikisi arasında bağıntı kurulamaz.
Ölçümlü vuruşun aşırı çapraşıklığı, seçik bir coşkusal gerilim yerine bir izlenimler kargaşası oluşturur.

Ölçümlü kurgunun üçüncü bir kullanılış biçimi, aşırı yalınlık ile aşırı çapraşıklık arasında yer alır: Uzunluğu değişen iki parçayı, bu parçalardaki iki çeşit içeriğe uygun olarak almaşıklama (nöbetleşe) kullanmak biçiminde. Örnekler: Ekim' deki lezginka* ayrımı ile Sen Petersburg'un Sonu'ndaki yurtseverce gösteri. (Sonuncu örnek salt ölçümlü kurgu alanında bir klasik sayılabilir.)

{vimeo} 5977822 {/vimeo}

{vimeo} 5977893 {/vimeo}

Bu çeşit ölçümlü kurguda, parçanın görüntüsündeki içerik, parçanın salt uzunluğuna bağlıdır. Bundan dolayı ancak parçanın geniş çapta egemen içerik niteliği göz önüne alınır; bunlar «anlamdaş» çekimlerdir.


2- Dizemsel (ritmik) Kurgu

Burada, parçaların uzunluklarını belirlemede, görüntüdeki içerik, göz önüne alınmakta eşit hakları olan bir etkendir. Parça uzunluklarının soyut belirlenmesi, yerini gerçek uzunlukların esnek bağıntısına bırakır.
Burada gerçek uzunluk, ölçümlü bir formüle göre matematik yönden belirlenmiş parça uzunluğuna uygun düşmez. Burada parçanın kılgısal (pratik) uzunluğu, parçanın özelliklerinden ve ayrımın yapısına uyarak tasarlanmış uzunluğundan doğar.
Burada parçalar ile bu parçaların dizemsel ölçülerinin tam ölçümlü özdeşlik durumlarını bulmak eldedir. Bu dizemsel ölçüler de, parçaların, içeriklerine göre düzenlenmesiyle sağlanır.
Burada ivme yoluyla biçimsel gerilim, parçaların yalnız temel plana uygun olarak değil, aynı zamanda buna aykırı olarak kısaltılmasıyla sağlanmıştır. En duygusal aykınlık, kolaylıkla seçilebilir bir tartıma daha yeğin gerecin sokulmasıyladır.

Potemkin'deki «Odesa Merdivenleri» aynmı bunun açık bir örneğidir. Burada askerlerin ayaklarının merdivenleri inerkenki dizemsel çarpışı, bütün ölçümlü isterleri çiğner. Kurgunun vuruşuyla eşlemesiz olan bu çarpış her seferinde vuruş-dışı (off-beat) olur; çekimin kendisi de, bu görünüşlerin her birinin çözümünde tümüyle değişiktir. Son gerilim kasılması, basamakları inen ayakların dizeminden başka bir dizerne -aşağıya doğru yeni bir devinim çeşidiyle-, aynı canlılığın bundan sonraki yeğinlik düzeyine -merdivenlerden aşağıya yuvarlanan bebek arabası- geçişle sağlanır. Araba, ilerleyen ayakları doğrudan doğruya hızlandırıcı bir rol oynar. Adım adım iniş, yuvarlanarak inişe geçer.

{vimeo} 2614097 {/vimeo}

Bunu, yukarıda Sen Petersburg'un Sonu'ndan alınan örnekle karşılaştırm, Bu son örnekte yeğinlik, parçaların her birini tek bir ölçümlü ölçü içinde gereken en küçük parçalarına .ayırmakla sağlanmıştır.
Bu çeşit ölçümlü kurgu, buna benzer yalın marş ölçülü çözümlere tümüyle uygun düşer. Ancak daha çapraşık dizemsel gerekler için yetersizdir.
Bu çeşit ölçümlü kurgu böyle bir soruna zorla uygulandı mı kurgu başarısızlığıyla karşılaşırız, Bu da Cengiz Han'ın Kalıtçısı (Potomok Çingiz Kana) filmindeki dinsel maske dansı gibi başarısız bir ayrımın nedenini ortaya koyar. Çapraşık bir ölçümlü vuruş temeline dayanan, parçaların özel içeriğine uygun düşmeyen bu ayrım ne özgün törenin dizemini ortaya koyar ne de sinemalık yönden duygusal bir dizemi getirir.
Bu çeşit durumların çoğunda, uzmanda şaşkınlıktan başka, sıradan izleyicide de karmakarışık bir izlenimden başka bir şeye yol açılmaz. (Her ne kadar -gösterilen örnekte olduğu gibi- yapma bir müzik eşliğinin koltuk değneği böylesine güçsüz bir ayrımı biraz desteklerse de temel güçsüzlük yine de sürüp gider.)

{vimeo} 5978446 {/vimeo}

3. Titremsel (tonal) Kurgu

Bu terim ilk kez kullanılmaktadır. Bu terim, dizemsel kurgunun Ötesindeki bir aşamayı anlatır. Dizemsel kurguda, kurgu devinimini görüntüden görüntüye sürükleyen, görüntü içindeki devinimdir. Görüntü içindeki bu devinim deviniınli cisimlerin yer değiştirmesi olabilir ya da izleyicinin, herhangi bir devinimsiz cismin çizgisi boyunca yönelen gözünün devinimi olabilir.
Titremsel kurguda devinim geniş bir anlamda algılanmıştır. Devinim kavramı kurgu parçasının, bütün duygularını kapsar. Burada kurgu, parçanın özellik taşıyan coşkusal sesi'ne, parçanın egemen öğesine dayanır. Parçanın genel titrem'ine.

Parçanın coşkusal sesinin «izlenimci yoldan» ölçülebileceğini söylemek istemiyorum bununla. Bu alanda parçanın özellikleri tıpkı ölçtirnlü kurgudaki «cetvelle» ölçme gibi en ilkel biçimde olduğu denli kesinlikle ölçülebilir, Ancak ölçü birimleri değişiktir ve ölçülecek nicelikler de başkadır .
Örneğin bir parçadaki ışık titreşimi derecesi, ışığa duyarlığı olan selenyum elementiyle ölçülmekle kalmaz, bu titreşimlerin her kertelenmesi çıplak gözle de algılanabilir, Bir parçaya «daha loş» gibi üstünlük ve coşkusal nitemini (sıfatını) verirsek, aynı zamanda bu parçanın aydınlanma derecesi için matematik bir katsayı da bulabiliriz. Bu bir «ışık titremselliği» olayıdır, Ya da parça «tiz sesli» diye nitelendirilmişse, bu nitelemenin ardında, görüntü içindeki öbür biçimdeki öğelerle karşılaştınldığında birçok keskin açılı öğeleri bulmak eldedir. Bu da bir eçizisel titremsellik» olayıdır.

Bulanıklığın ya da «keskinliğin» çeşitli derecelerinin düzenlenmesiyle çalışmak, titremsel kurgunun belirgin bir kullanış biçimidir.
Daha önce de söylediğim gibi bu, parçaların coşkusal sesinin egemen öğesine dayanmaktadır. Bir örnek: Potemkin'deki «sis ayrımı» (Vakulinçuk'un cenazesi önünde halkın yas tutmasından önceki ayrım). Burada kurgu bütünüyle parçaların coşkusal «ses» ine, uzamsal değişmelere yol açmayan dizemsel titreşimlere dayanmaktaydı. Bu örnekte, titremsel egemen öğenin yanı sıra, ikinci derecede, yardımcı bir titremsel egemen öğenin de işe karışması ilginçtir. Bu, görünçlüğün titremsel yapısını, dizemsel kurgu geleneğine bağlar ki, bunun da en ileri gelişmesi titremsel kurgudur. Ve dizemsel kurgu gibi bu da yine ölçümlü kurgunun özel bir çeşididir.
Bu ikinci derecedeki egemen öğe, belli belirsiz değişen devinimlerle ortaya konmuştur: Suyun çalkanması; demirli geminin ve şamandıraların hafif sallantısı; yavaşça yükselen buğu; yavaşça suya konan martılar.

{vimeo} 5978446 {/vimeo}

Doğrusunu söylemek gerekirse, bunlar da yine titremsel düzende öğelerdir. Bunlar uzamsal-dizemsel niteliklerden çok, titremsel niteliklere göre devinen devinimlerdir. Burada uzamsal yönden ölçülerneyecek değişmeler, coşkusal seslerine göre birleşmiştir. Fakat parçaların birleşmesinde baş gösterge, optik ışık titreşimleri («sis» ile «parlaklık» ın çeşitli dereceleri) olan temel öğelerine göre belirlenmişti. Ve bu titreşimlerin düzenlenişi, müzikteki küçük bir uyumla (harmony) tam bir özdeşliği ortaya koyar. Bundan başka bu örnek, değişme olarak devinim ile ışık titreşimi olarak devinimi birleştirerek bir uzlaşıklık (consonance) gösterisi sağlar.
Kurgunun bu düzeyinde artmış olan gerilim de, aynı «müzik» egemen öğesinin yeğinleşmesiyle oluşmuştur. Bu çeşit yeğinleşmenin açık bir örneğini Eski ile Yeni'deki' gecikmiş hasat görünçlüğü ortaya koymaktadır. Bu filmin bir bütün olarak kuruluşu, bu tek ayrımda olduğu gibi, temel bir kuruluş işlemine katılır; yani, öykü ile bunun geleneksel biçimi arasındaki çatışmaya.
Coşkusal kuruluşlar, coşkudışı gerece uygulandı. Uyaran, her zamanki kullanılışı olan durumdan (örneğin filmlerde genellikle kullanılan kösnüllük) titrem bakımından karşıtlamcı (paradoksçu) yapılara aktarıldı. «İşleyimin temel direği» sonurıda ortaya çıkarıldığında, bu bir yazı makinesidir. Boğa ile inek mutlu bir biçimde birleşiyorlar. Kuşkuyu da tutkuyu da veren Kutsal Çanak** değil, bir kaymak makinesidir.
Bundan dolayı hasadın izleksel minör'ü fırtınanın, yağ murun izleksel majör'üyle çözümlenir. Evet, hatta yığılmış hasat -güneşlenen verimliliğin geleneksel büyük izleği-, aynı hasadın yağmurla ıslanması olan küçük izleğinin bir çözümlenişidir.
Burada gerilimin artışı, aralıksız bir egemen öğe duygusunun (akorunun) içten güçlenmesiyle oluşur, yani «fırtınadan önceki baskı» parçasındaki gittikçe artan duyguyla.

{vimeo} 6019030 {/vimeo}

Daha önceki örnekteki gibi, titremsel egemen öğe -ışık titreşimi olarak devinim-, ikinci. derecedeki bir dizemsel üst egemen öğeyle, yani değişme olarak devinimle birlikte gitmektedir.
Bu devinim burada hava akımlarının yağmur sellerine dönmesiyle ortaya çıkan yelin gittikçe artan yeğinliğiyle anlatılmıştır. Basamakları inen adımların, aşağıya doğru yuvarlanan bebek arabasına aktarılmasıyla kesin bir benzerlik gös terir.
Genel yapıda yel-yağmur öğesinin egemen öğeyle bağıntısı, ilk örnekteki (limandaki sis) dizemli sallantısı ile ağı andırır bulanıklığı arasındaki bağla ayırt edilebilir. Gerçekte, karşılıklı bağ bambaşka niteliktedir. Birinci örnekteki uyumluluğa aykırı olarak burada tam tersini görüyoruz.

Göğün kapkara, tehdit edici bir yığın durumuna geçişi, yelin yeğinleşen canlı gücüyle karşıtlanmıştır: yel akımlarının yağmur sellerine geçişinde yer alan katılaşma, yelle şişen eteklikler ve dağılan harman demetleriyle yeğinleşmiştir.
Burada eğilimler -duruk olanın yeğinleşmesi ile canlı: olanın yeğinleşmesi - arasındaki çatışma, titremsel kurgu yapısındaki uzlaşıksızlığın açık bir örneğini verir.
Coşkusal izlenim noktasından hasat ayrımı limandaki sis ayrımının lirik (edilgen) minöründen ayrı olarak trajik (etken) minörünü örnekler.
Her iki örnekte de kurgunun, kendini oluşturan temel öğenin, yani renk'in artan değişikliğiyle büyümesi ilgi çekicidir: «Liman» da koyu griden sisli beyaza (yaşamdaki örnekseme: Tan); «hasat» ta açık griden kurşuni siyaha (yaşamdaki örnekseme: Bunalımın yaklaşması)... Yani, birinci durumda yinelenimi (frekansı) artan, öbüründe yinelenimi azalan ışık titreşimleri çizgisinde.
Yalın ölçüme dayanan bir yapı, yeni bir devinim sınıfına, daha yüksek anlamlı bir sınıfa yükselmişti.
Bu .da bizi çok yerinde olarak şu adı verdiğimiz kurgu sınıfma ulaştırır:


4. Üsttitremsel (overtonal) Kurgu

Bana göre üsttitremsel kurgu (önceki yazıda da belirtildiği üzere), örgensel yönden titremsel kurgu çizgisinde yeni bir gelişmedir. Daha önce de belirttiğim gbi, üsttitremsel kurgu. titremsel kurgudan, parçanın bütün çekiciliklerinin topluca hesaplanmasıyla ayırt edilebilir.
Bu nitelik, ezgi yönünden coşkusal bir renklendirmeden alınan izlenimi doğrudan doğruya fizyolojik bir algılamaya yükseltir. Bu da, daha önceki düzeylere göre yeni bir düzey demektir.
Bu dört sınıf, kurgu yöntemleri'dir. Bunlar, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, birbirleriyle çatışma ilişkilerine girdiklierinde doğrudan doğruya kurgu yapıları olurlar.
Bunlar birbirini yansıtan ve birbiriyle çatışan bir karşılıklı ilişkiler taslağından, her biri örgensel olarak öbüründen oluşan ve gittikçe daha güçlü olarak belirlenen bir kurgu çeşidine doğru ilerler.
Böylelikle ölçümlüden dizemliye geçiş, çekimin uzunluğu ile görüntü içindeki devinim arasındaki bir çatışmaya ulaşır.
Titremsel kurgu, parçanın dizemsel ve titremsel ilkeleri arasındaki çatışmadan doğar.
Ve sonunda, üsttitremsel kurgu, parçanın temel titremlyle (egemen öğesiyle) üsttitrem arasındaki çatışmadan doğar.
Bu düşünceler, her şeyden önce, kurgu yapısının «resimsel» (pictorial) bir görüş noktasından değerlendirilmesi için ilginç bir ölçüt sağlar. Resimselcilik burada «sinemalıkçılık» la (cinematicism); estetik resimselcilik, fizyolojik gerçeklikle çatışmaktadır,
Film çekiminin resimselciliği üzerinde tartışmak saflıktır.
Bu durum, filmlere hiçbir zaman mantıklı bir biçimde uygulanmamış dürüst bir estetik ekin almış kimselerin göze çarpar bir niteliğidir. Örneğin sinema konusunda Kasimir Maleviç'in görüşleri bu çeşit düşüncelerdendir. Filmlerin en acemisi olanlar bile film çekimini, açık hava ressamlığıyla aynı açıdan çözümlemeyi düşünmez.
Aşağıdaki görüş, kurgu yapısının en geniş anlamda «resimselciliğinin» bir ölçütü olarak benimsenebilir: Çatışmanın, değişik kurgu sınıflarından biri olmasına meydan verilmeksizin, çatışma şu ya da bu kurgu sınıfı içinde çözülmelidir.
Gerçek sinema ancak devinim ve titreşimin çeşitli sinemalık değişmelerinin çarpışmasıyla başlar. Örneğin insan betisi (Iigürü) ile çevren (ufuk) arasındaki «resimsel» çatışma (bu çatışmanın duruk ya da canlı resimlerde olmasının önemi yoktur). Ya da değişik biçimde aydınlatılmış parçaların salt çatışan ışık titreşimleri açısından almaşıklaşması, ya da bir cismin biçimi ile bu cismin aydınlatılışı arasındaki çatışma, vb.
Kurgunun değişik biçimlerinin, bunu algılayan kimsenin ruhbilimsel- fizyolojik yapısındaki etkisini neyin nitelediğini de belirtmeliyiz.
Birincisi yani ölçülü sınıf, kaba bir devinim gücüyle nitelenmiştir. Bu kurgu, izleyiciyi, algılanmış devinimi dışa dönük olarak yeniden vermeye zorlayabilecek niteliktedir. Örneğin Eski ile Yeni'deki ekin biçme yarışması bu yolda kurgulanmıştır.

{vimeo} 6023518 {/vimeo}

Çeşitli parçalar «anlamdaş» tır: Görüntünün bir ucundan öbür ucuna dek bir tek biçme devinimi yer almaktadır. Parçalar kısalıp hızlandıkça, izleyicilerin kolaylıkla etkilenebilenlerinin de gittikçe artan bir hızla bir yandan öbürüne uslu uslu sallandıklarını görünce gülmüştüm, Etki, yalın bir marş çalan bando mızıkanın etkisine eşti.
İkinci sınıfı, dizemsel olarak nitelemistim. Buna ilkel-coşkusal da denebilirdi. Burada devinim daha incelikle hesaplanmıştır; çünkü her ne kadar burada da coşku, devinimin sonucuysa da bu devinim yalnızca ilkel bir dış değişiklik değildir.
Üçüncü sınıf -titremsel kurgu- aynı zamanda ezgisel-coşkusal diye de adlandırılabilir. Daha ikinci durumda yalın bir değişiklik olmaktan çıkan devinim burada daha yüksek derecede bir coşkusal titreşime açık ve seçik olarak geçer.
Dördüncü sınıf -deyim yerindeyse, arı fizyolojizmin taze bir seli- yine doğrudan doğruya devinim gücüyle bir yoğunlaşma derecesi kazanarak, ilk sınıfı en yüksek yeğinleşme derecesinde yansıtır.
Müzikte bu, üsttitremlerin temel sesle birlikte işitilebildiği andan başlayarak, titrem olarak etkilendirmekten geri duran fakat daha çok, algılanan izlenimlerin salt fiziksel yer değiştirmeleri olarak, titreşimlerin, salınımların duyulması olayıyla açıklanır. Bu, özellikle üsttitrem ilkesinin büyük bir önem kazandığı yüksek sesli tınılı çalgılarla ilgilidir. Fiziksel yer değiştirme duygusu kimi zaman gerçek anlamda sağlanır: Ziller, org, davullar, vb.
Eski. ile Yeni kimi ayrımlarda titremsel ve üsttitremsel çizgilerin kesişmesini sağlamayı başarır. Bunlar kimi zaman ölçümlü ve dizemsel çizgilerle bile çarpışır. Dinsel törenin çeşitli olaylarında ortaya çıktığı gibi: İkonların altında diz çökenler, eriyen mumlar, esrime solumaları, vb.

{vimeo} 6020591 {/vimeo}

Şunu belirtmek ilginç olur: Bu ayrımın kurgusu için parçaları seçerken, daha önce çekim ile kurgu kavramları arasında kurmuş olduğum kerteli birliğe çok benzer birliği kurarak, farkında olmaksızın kendi kendimize dizem ile titrem arasındaki temel eşitliğin kanıtını sağlamış olduk.
Öyleyse. titrem, dizemin bir düzeyidir.
Bu çeşit bir ortak paydaya indirgemekten, araştırma ve yöntembilim ereğiyle bir düzeydeki özellikleri bir başka düzeydeki özelliklere genişletmekten tedirgin olanların yararına, Hegel'ci eytişimin temel öğeleri konusunda Lenin'in yaptığı özeti anımsatırım:
Bu öğeler daha ayrıntılı olarak şöylece ortaya konabilir:
10) Yeni yönleri, ilişkileri, vb. açığa vuran sonu gelmez bir süreç. .
11) İnsanın şeyleri, görünüşleri, süreçleri ve benzerlerini algılamasını görünüşten öze, fazla derin olmayandan daha derin öze doğru derinleştiren sonu gelmez bir süreç.
12) Birlikte varoluştan nedenselliğe, bağlantı ve bağımlaşmanın bir çeşidinden daha derin, daha genel bir başka
ceşidine.
13) En alçak düzeyin bilinen çizgilerinin, yüklemlerinin, vb. nin daha yüksek düzeyde yeniden ortaya çıkışı, ve.
14) Deyim yerindeyse, eskiye dönüş (yadsımanın yadsınması) .... (29).
Bu aktarmadan sonra, daha yüksek kategorideki kurgu sınıfını tanımlamak istiyorum:

5. Anlıksal (intellectual) Kurgu

Anlıksal kurgu, genellikle fizyolojik yönden üsttitremse1 seslerin değil, anlıksal çeşitten seslerin ve üsttitremlerin kurgusudur, yani kendine uygun düşen anlıksal duygulanmaların birbiriyle çatışacak biçimde yan yana getirilmesidir.
Burada kertelemeli nitelik, tümüyle kurgunun etkisi altında sallanan bir insanın (yukarıya bakınız) devinimi ile bunun içindeki anlıksal süreç arasında ilke olarak herhangi bir başkalık bulunmamasıyla belirlenir; çünkü anlıksal aynı taşkınlıktır, ama daha yüksek sinir özellikleri alanında yer alır. Yukarıda verilen örnekte olduğu üzere, «caz kurgusu»nun etkisi altında, insanın elleri ve dizleri dizemsel olarak titrerse, ikinci durumda böyle bir titreyiş, daha ayrı bir anlıksal çağrının etkisi altında, düşünce aygıtının sinir dizgesindeki daha yüksek dokuları içinde aynı yolda ortaya çıkar.
Her ne kadar bunlar «olaylar» (görünüşler) olarak ele alındığında birbirinden başka görünürlerse de, «öz» (süreç) noktasında kuşkusuz özdeştir.
Çalışmadan sağlanan deneyim, daha aşağı çizgilerden daha yüksek sınıflara doğru uygulanınca, bu durum şeylerin ve olayların tam özüne saldırıya geçmek olanağını sağlar. Böylelikle beşinci sınıf, anlıksal üsttitremdir.

Bunun bir örneği Ekim'deki «Tanrılar» ayrımında bulunabilir, Burada «Tanrılar» ın birbiriyle karşılaştırılmasının bütün koşulları, her parçanın Tanrı'yla ilişkisinde ortaya çıkan tümüyle sınıf niteliği taşıyan. anlıksal sese bağlıdır. Sınıf niteliği diyorum, çünkü coşkusal ilke her ne kadar evrensel olarak insancıl ise de, anlıksal ilke derinliğine sınıf rengi taşır. Bu parçalar inici bir anlıksal diziye uygun olarak bir araya getirilmiştir: Tanrı kavramını kaynaklarına dek götürerek izleyiciyi bu «gelişme» yi anlıksal olarak algılamaya zorlar.

{vimeo} 6110027 {/vimeo}


Ama kuşkusuz bu, benim birkaç yıldır bildirdiğim anlamda anlıksal sinema değildir henüz Anlıksal sinema, fizyolojik ve anlıksal üsttitrerıilerin çatışmalı biçimde yan yana gelişlerini çözecek sinema olacak: Yepyeni bir sinema biçiminin kuruluşu, ekinin genel tarihindeki devrimin gerçekleştirilmesi; bilimin, sanatın bireşiminin kurulması.
Bana göre, üsttitrem sorunu, film geleceğimiz yönünden büyük bir anlam taşımaktadır. Olanca dikkatimizle bunun yöntembilimini incelemeli, bu soruna eğilmeliyiz.




Moskova-Londra, Sonbahar 1929
Bundan önceki yazıya ek olarak yazılan bu yazı ilk kez «Sinemada Dördüncü Boyut 11»­«ahe Fourth Dimension in the Kino ılı» adıyla «Close-Up» (Sayı: 3, Nis~n 1930, Territet) dergisinde yayımlanmıştır (Çev.).




*Lezginka: Lezgilerin (Dağıstanlıların) oynadıkları birkafkas halk oyunu.

** Kutsal Çanak: isa'nın son akşam yemeğinde kullandığı sanılan çanak ya da kupa. Söylenceye göre Arimatyalı Yusuf adında varlıklı bir İsa yandaşı Yahudi, İsa çarmıhtayken damlayan kanını bu çanağa topladı.(Çev.).

Hazırlayan: Kamil AVCI